Bülbülüm Altın Kafeste, Ölür Aheste Aheste

Ayda sadece 8 dolar karşılığında ekstra ifade özgürlüğü ister misiniz?

Twitter Elon Musk

Çok hoş bir Rumeli türküsüdür Bülbülüm Altın Kafeste. Sözleri iki aşık arasındaki hasreti anlatır. Erkan Oğur ile İsmail Hakkı Demircioğlu’nun sesi de çok ayrı bir duygu katar türküye. Dalar gidersin uzaklara, duygulanırsın… Hikayesi de, sözleri de müziği de hüzünlüdür çünkü.

Ama bugün müziği veya aşıkları değil, bülbülün kendisini konuşacağız: Twitter bülbülünü


Dünya genelinde son yılların en çok konuşulan ismi Elon Musk’tır desek abartmış olmayız sanırım. Bunun ardında elektrikli otomobil şirketi Tesla’dan uzay aracı üreticisi SpaceX’e, nöroteknoloji şirketi Neuralink’ten altyapı ve tünel inşaat şirketi The Boring Company’ye kadar birçok sebep bulunuyor. Her biri geleceğe yönelik önemli alanlarda hizmet veren şirketler. Takdir ederek izliyorum, takip ediyorum.

Ancak son zamanlarda Elon Musk’ın bu kadar çok konuşulmasının sebebi -hepimizin bildiği üzere- Twitter’ı satın alması oldu. 2017’de Musk’ın “Twitter’ı seviyorum” tweetine yanıt olarak “Satın al o zaman” diyen bir kullanıcıya “Ne kadar?” demesiyle başlayan süreç, böylece 5 yılın ardından gerçeğe dönüşmüş oldu (satın alma sebebi bu tweet değildir elbette. Yoksa öyle midir?).

Elon Musk Twitter Satin Alma Tweeti

Tabii asıl kargaşa bundan sonra başladı. Mevcut Twitter çalışanlarının %80’inin işten çıkarılmasından tutun da, Twitter’ı Twitter yapan özelliklerin kaldırılmasına ve tartışma yaratan yeni özelliklere kadar birçok konuda köklü değişimlere şahit olduk.

Musk’ın bu kadar konuşulmasının ardında sadece bu saydıklarım yok elbette. Kişisel olarak kendisinin gündeme yön veren söylemleri, piyasaları manipüle eden paylaşımları (bkz: Dogecoin), reklam vermeyi durduran şirketlere karşı gösterdiği agresif tutumlar (bkz: Apple) ve en başta vaadettiği ifade özgürlüğü kavramına ters düşen aksiyonları ve daha niceleri…

Özetle; işimiz gücümüz, varımız yoğumuz, asrın liderimiz Elon Musk oldu.

Bunun bir eleştiri yazısı olduğunu şimdiden anladığınızı düşünüyorum. O halde lafı daha fazla uzatmadan başlayalım…

Özgürlük Savaşçısı, Devletlü Elon Musk…

Kasım 2022’de Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean-Pierre, Twitter’ı satın aldıktan sonra Elon Musk’ı üstü kapalı tehdit etmişti. Nefret söylemi ve yalan haberlere karşı alınacak önlemlerin Twitter’ın sorumluluğunda olduğunu ve bu konuda Twitter’ı yakın takibe aldıklarını belirtmişti.

ABD özelinde bakacak olursak; ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda herkesin işaret ettiği ABD Anayasası Birinci Değişiklik Maddesi (First Amendment), hükümetin ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü kısıtlayan bir yasa çıkarmayacağını vurgular. Burada dikkat edilmesi gereken, bu yasanın esasında sadece hükümeti ilgilendirmesidir. Yani bu maddeye göre hükümet eliyle herhangi bir şekilde herhangi bir sansür uygulanamaz. Özel şirketler bu maddeye tabi değildir.

ABD Anayasası Birinci Değişiklik Maddesi
1789 tarihli ABD Anayasası Birinci Değişiklik Maddesi (First Amendment) – Görsel: National Archives Catalog

“Kongre, dini bir kuruma ilişkin veya serbest ibadeti yasaklayan; ya da ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü kısıtlayan; ya da halkın sükûnet içinde toplanma ve şikâyete neden olan bir halin düzeltilmesi için hükümetten talepte bulunma hakkını kısıtlayan herhangi bir yasa yapmayacaktır.”

Dolayısıyla ABD hükümeti, ifade özgürlüğüne karşı hareket edenlere karşı bir aksiyon almadığı (sansürleme yapmadığı) için Twitter’ı cezalandıramaz. Çünkü teknik olarak Twitter First Amendment’a bağlı değildir.

Şimdi gelelim Elon Musk’ın bu konudaki düşüncesine…

Twitter’ı satın almadan yaklaşık altı ay önce, ifade özgürlüğünün yasalarla uyuşması gerektiğini savunan Elon Musk, yasaların ötesine geçen sansürleme uygulamalarına karşı olduğunu ifade etmişti. Daha az ifade özgürlüğü isteyenlerin hükümetin kapısını çalması gerektiğini belirtmişti. Yani teknik olarak uymak zorunda olmasa da, “First Amendment’a bağlıyım” dedi özetle.

Elon Musk ozgur ifade tweeti

Halbuki Twitter’ı satın alma sebeplerinden biri olarak buna işaret etmişti. İnternetin şehir meydanı olarak tanımladığı Twitter’ın içerikleri sansürleme konusunda aşırı hevesli olduğunu dile getirmişti. Satın aldıktan sonra da ifade ve konuşma özgürlüğünü desteklediğinden ve buna yönelik adımlar atılacağından defaatle bahsetmişti. Bu kez de “Lanet olası First Amendment’in canı cehenneme!” dediğini duyar gibiyiz.

Tüm bu tartışmalar devam ederken, dünyanın en zenginleri arasında olan Twitter’ın yeni sahibi, ifade özgürlüğünün sembolü haline geldi. İsyan bayrağını açan, hükümetlere ve yasalara karşı çıkan, tüm kuralları yıkan bir “özgürlük savaşçısı”…

Peki herkese adalet dağıtan, özgürlük savaşçısı, devletlü Elon’cuğumuz ne yaptı? Tabii ki bu tür hikayelerin sonunda hep olduğu gibi “önce para” dedi…

İlk örneği bildiğimiz bir ülkeden verelim. Türkiye’den… Bildiğiniz üzere ülkemiz, yıllardır Twitter’dan en fazla kullanıcı verisi talep eden ve içerik kaldırma talebinde bulunan ülke olarak listelerde başı çekiyor. Bunu Twitter’ın Şeffaflık Raporları‘ndan görebiliyoruz. Twitter ise, verisi istenen kullanıcıların veya kaldırılması istenen içeriklerin Twitter’ın kurallarını ihlal etmediği gerekçesiyle bu taleplerin çoğunu reddediyor.

Bu noktada Twitter’ı ifade özgürlüğü konusunda eksiksiz kuralları olan bir platform olarak görmediğimi belirtmek istiyorum. Elbette eksikleri var ve geliştirilmesi gerekiyor. Ancak Twitter’ı Twitter yapan özelliklerinden birisi de bu açıkçası. İfade özgürlüğü kapsamında hükümetlere karşı -diğer platformlara göre- daha dik durması ve kurallarını hükümetlerin taleplerine göre belirlememesi (First Amendment’a bağlı olmama alışkanlığı diyelim). En azından öyleydi…

Geçtiğimiz Mayıs ayında, tam olarak seçim arefesinde, Twitter’da bugüne kadar hiç görmediğimiz bir olaya şahit olduk. Belki çok konuşulmadı, önemsenmedi veya gündem olmadı, ancak bana göre Twitter’da ifade özgürlüğünün nasıl değiştiğine dair en iyi örneklerden biri budur: Hükümetimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimi arefesinde Twitter’dan içerik kaldırma talebinde bulundu, Twitter ise bu defa kabul etti. Peki neden bu kez kabul edildi? Bkz: Elon Musk etkisi…

Konuyla ilgili Twitter’dan yapılan resmi açıklamada, talep doğrultusunda Türkiye’de bazı içeriklere erişim engeli getirildiği ve bu içeriklerin dünyanın geri kalanında erişilebilir olacağı belirtildi.

Twitter Global Government Affairs Turkiye sansur

Durumu farkeden kullanıcılar tepkilerini gösterdi elbette. Bunlardan biri de ifade özgürlüğü savunucusu ve Bloomberg yazarı Matthew Yglesias oldu. Yglesias, seçimlerden hemen önce Türk hükümetinin Twitter’dan muhalifleri sansürlemesini istediğini ve Elon Musk’ın da bu talebi yerine getirdiğini belirtti.

Elon Musk’ın Yglesias’a cevabı ise dillere destan:

Elon Musk Turkiye icerik erisim kisitlamasi

Beynini mi kaybettin Yglesias? Seçenek ya Twitter’ı tamamen kapatmak ya da bazı tweetlere erişimi sınırlamak. Hangisini istersin?

Yani özgürlük savaşçımız, devletlü Elon’cuğumuz Twitter’ın kapanmasındansa bazı tweet’leri sansürlemenin daha iyi olduğunu savunuyor.

E verdin tavizi, sattın kullanıcılarını? Bu nasıl ifade özgürlüğü savunuculuğu?

Bu arada bahse konu olan tweet’lerin gerçekten Twitter politikalarını ihlal edip etmediğini bilmiyorum. Etmiş olabilir de elbette. Ancak resmi açıklama ve Elon’un cevabından, Twitter’ın Türkiye’de tamamen erişime kapatılması ile hükümetin belirttiği bazı tweet’leri sansürlemek seçenekleri arasında kalındığını görüyoruz. Yani Twitter’ın politikalarını ihlal edip etmeme durumu söz konusu bile değil.

Elon Musk zarar edeceğine “üç, beş” kişi sansürlensin, nedir yani…

Tabii Elon Musk’ın bu açıklaması birçok ifade özgürlüğünü savunucusunu da olaya dahil etti. Elon’a tepki gösterenlerden biri de Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales oldu:

Jimmy Wales Elon Musk Turkiye

“Wikipedia ne yaptı: ilkelerimiz için dik durduk ve Türkiye Yüksek Mahkemesi’ne kadar mücadele ettik ve kazandık. İfade özgürlüğünü bir slogan olarak değil, bir ilke olarak ele almanın anlamı budur.”

İfade özgürlüğünü sadece bir slogan olarak kullanan bir özgürlük savaşçısı…

Ayda Sadece 8 Dolar Karşılığında Ekstra İfade Özgürlüğü İster Misiniz?

Elon Musk’ın Twitter’ı satın aldıktan sonra platformda yapılan değişikliklere hepimiz şahit olduk, halen oluyoruz. Bunlardan biri de Twitter algoritmasında yapılan değişiklikler.

Bildiğiniz üzere Twitter Blue hizmeti yeniden tasarlandı ve birçok yeni özellik bu ücretli hizmete dahil edildi. Bunda herhangi bir sorun yok elbette. Ancak Twitter algoritmasını da bu ücretli hizmeti dahil edecek şekilde değiştirmek, bazı konuların yeniden sorgulanmasını gerektiriyor: Eşitlik, adalet ve özgür ifade gibi…

Eğer bir Twitter Blue abonesiyseniz, yani Twitter’a para ödüyorsanız daha fazla konuşma hakkınız vardır. Neden mi? Çünkü Twitter algoritması, Twitter Blue abonelerinin paylaşımlarını daha fazla kişiye gösterecek şekilde güncellenmiş durumda. Yani paran varsa daha fazla söz sahibisin, daha fazla etkileşim alırsın, daha fazla görünürsün, daha fazla haklısın…

Peki Twitter Blue üzerinden mavi tik’leri herkesin kullanımına açarak herkesin eşit imkanlara sahip olması sağlanmayacak mıydı? Hani lordlar / köylüler sistemi saçmalıktan ibaretti? Şimdi de küçük lordcuklar yaratılmış olmadı mı? Sorular, sorular…

Elon Musk Twitter Mavi Tik

Özellikle ifade / konuşma özgürlüğü, adalet veya eşitlik gibi diline pelesenk ettiği konularda bundan sonra bir ilerleme kaydedilir mi bilinmez. Ancak özgürlük savaşçımızın daha ilk senesinde sınıfta kaldığı da bir gerçek.

Bütün Twitter kullanıcıları eşittir, ama bazı Twitter kullanıcıları daha eşittir.

Gitti Kuş, Geldi Kış…

Twitter; Instagram gibi insanların musmutlu hayatlarını görebileceğiniz, TikTok gibi lip-sync videolarını izleyebileceğiniz, Facebook gibi hısım akraba ile hasbihal edebileceğiniz veya LinkedIn gibi bol bol kariyer p*rnosu görebileceğiniz bir platform değildir. Twitter; Londra’daki Trafalgar Meydanı’dır, Rusya’daki Kızıl Meydan’dır, ABD’deki Times Meydanı’dır, Türkiye’deki Taksim Meydanı’dır. Elon Musk’ın da dediği gibi internetin şehir meydanıdır. İnsan popülasyonu ve çeşitliliği, ekonomisi, güvenliği veya ulaşımı düşünüldüğünde bu meydanların yönetimi nasıl zor ise, Twitter’ın yönetimi de o kadar zordur, bundan eminim. Ancak Twitter’ı Twitter yapan yapısal ve işlevsel özelliklere köklü müdahalelerde bulunmak bu zor yönetimi daha da zorlaştırır.

Twitter’ı Twitter yapan kendine has birçok özelliği var. Karakter limiti, platformu anonim olarak kullanabilme, serbest konuşma özgürlüğü (özellikle sıkıntılı olan ülkelerde), Trend Topic (gündem) konuları, anlık haber takibi, hashtag’ler ile organize olma ve sesini duyurma, diğer platformlara göre daha adil olan akış algoritması, +18 içerikler (evet bu da bir tercih sebebi olabilir, çünkü izin veriliyor) ve daha nicesini sayabiliriz. Bunlar kullanıcıların Twitter’ı tercih etme sebeplerinden sadece bazıları. Kimisini platformla artık bütünleşmiş olan sembolik özellikler olarak, kimisini ise farklı kullanıcı isteklerine cevap veren özellikler olarak kabul edebiliriz. Yani Twitter’ı Twitter yapan bu gibi özellikleri değiştirmek riskli bir iş. Bu değişim kararlarını alma süreci bile zorlu bir süreç olmalı. Çünkü platformun temel taşlarıyla oynamak kullanıcıları kızdırabilir, küstürebilir. Platforma ana gelir kaynağını sağlayan reklamverenlere geri adım attırabilir; hissedarları korkutabilir, çalışanları üzebilir. Ancak görünen o ki Elon Musk için pek zor değil bu işler… Bir diğer devletlü iş insanımız Ali Ağaoğlu’nun dediği gibi “Yaptım, olacak” mantığında hareket etmeyi seviyor belli ki…

Kısaca neler yapıldığına ve nasıl sonuçlandığına bir bakalım:

  • Aylık 8 dolara mavi tik: Parayı veren herkes mavi tik’li oldu; hangi hesap sahte, hangisi gerçek ayırt edilemez oldu. Dolandırıcılara ve bilgi manipülasyonu yapanlara gün doğdu, bu tür hesaplar mantar gibi çoğaldı.
  • Twitter Blue abonelerine algoritma önceliği: Parayı verenler daha fazla görünür kılındı, ifade özgürlüğü konusunda eşitsizliği artırdı.
  • 10,000’e çıkarılan karakter limiti (Twitter Blue): Facebook’takine benzer paylaşımların sayısı arttı. Az sözcük ile çok söz anlatma ve “flood” kavramı özelliğini yitirdi.
  • Algoritma metriklerinin (bir kısmının) herkese açık hale getirilmesi: Algoritmaya uygun olması ve dolayısıyla daha fazla görüntüleme/etkileşim alması amacıyla paylaşılan tweet’lerin çoğu birbirine benzemeye başladı.
  • Moderasyon ekibinin çoğunun işten çıkarılması / öneminin azaltılması: Trend Topic listesi çöp oldu, “Neden TT oldu?” sorusunun cevabı bulunamaz oldu. Suistimaller arttı, içerik geri bildirimlerinin önemi kalmadı.
  • Algoritma değişikliği ile link eklenen tweet’lerin kullanıcılara gösterilmemesi: Haber kaynaklarının paylaşımı azaldı, haber alma özgürlüğü kısmen kısıtlanmış oldu.
  • Herkese açık olan tweet’lerin Twitter’a giriş yapmayanlara gösterilmemesi (sonradan çark edildi): Herkese açık tweet’ler Google sonuçlarından kaldırıldı, Twitter-dışı tweet paylaşımları azaldı, Twitter trafiğinde önemli bir düşüş yaşandı.
  • İkonik Twitter logosunun ve isminin “X” ile değiştirilmesi: Bunun yorumunu size bırakıyorum…

Aktif olarak kullandığım bir sosyal medya platformu olması sebebiyle, bizzat deneyimlediğim değişimler ve sonuçları bu şekilde gerçekleşti. Peki bu kararlar nasıl alınıyor? Kimse biz ne yapıyoruz, niye yapıyoruz demiyor mu? Tam olarak cevabını bulamasam da kısmen yanıtlamaya çalışayım… Konumuz uzmanlık, kalabalıklar ve demokrasi…

Kalabalıkların Haksızlığı

Demokrasi güzeldir, ancak mükemmel degildir. Örneğin eğitim seviyesi düşük bireylerden oluşan toplumlarda demokrasi sağlıklı işlemez. Bu da demokrasinin diktatör yaratması tehlikesini arttırır. Dolayısıyla sağlıklı bir demokrasi için toplumun eğitim seviyesinin belli bir seviyenin üzerinde olması elzemdir. Aksi halde manipüle edilen / eden eğitimsiz toplumun tercihlerine göre yaşamak zorunda kalırsınız. “Twitter ile demokrasinin ne alakası var?” diyebilirsiniz. Demeyin, var çünkü. Post-Elon döneminde herkese göre bir şeyler var…

Twitter’ı satın aldıktan sonra Elon Musk’ın defaatle vurguladığı bir diğer şey de halk için, halka göre, halk tarafından düşüncesi oldu. Bu felsefeyi takip ederek Twitter’da yapılacak değişikliklerin bir çoğu için Twitter kullanıcılarına başvurmayı seçti. “Söz sizin, siz ne derseniz o!” dedi. “Beni sizler yarattınız!” dedi. Yok, onu demedi. Demiş miydi yoksa? Neyse… İnsanlara fikrini sormak, bunu oylamaya açmak ve çıkan sonuca göre hareket etmek… Demokrasi dediğin, yönetişim dediğin budur! Ne kadar güzel, değil mi…

Değil mi?

Değil. Eğitimsiz vatandaşları alın, yerine konuya dair bilgisi olmayıp fikri olanları, goygoy yapanları ve -en önemlisi- bot hesapları koyun. Tebrikler! Artık meşru, nur topu gibi bir çıkmazınız var. Halkın çoğunluğu tarafından sempati beslenen halkın adamı da dijital diktatöre dönüşmek üzere…

Uzmanlık ve deneyim gerektiren konular, uzmanı ve deneyimi olmayan kalabalıklara sorulabilir elbet, ancak bu kalabalıkların tercihlerine göre hareket etmek sorun yaratır. Hele ki bu kalabalıklar her konuda fikri olan Twitter ahalisinden oluşuyorsa…

Vox Populi, Vox Dei, yani Halkın Sesi, Hakkın Sesidir diyen Elon Musk, kullanıcıların kararlarını önemsediği ve alınan kararların tamamen kullanıcıların kararı olduğu düşüncesine sığınarak bunu birçok kez yaptı. Hatırlarsanız bunlardan biri Donald Trump meselesiydi. 2021’de Twitter, şiddete teşvik etmek, nefret söylemi gibi gerekçelerle ABD Başkanı Donald Trump’ın Twitter hesabını kalıcı olarak kapatmıştı. Elon Musk ise anket yoluyla kullanıcılara hesabın açılmasını isteyip istememelerini sordu. 15 milyon kişi ankete katıldı ve %51.8’i açılması yönünde oy verdi. Elon Musk ise bu sonuca göre Donald Trump’ın hesabını yeniden açtırdı.

Elon Musk Donald Trump

Şimdi burada konu, Donald Trump’ın hesabının kapatılması veya onun işlediği suçlar, ihlal ettiği Twitter politikaları değil elbette. Asıl konu, bu kararın Twitter kullanıcılarına sorulması ve onların isteğine göre sonuçlanması. Bu kararı insanlar neye göre verecekler? Buradan sağlıklı bir sonuç çıkacak mı? En önemlisi, bu demokratik seçim uygulaması diğer hesabı kapanan kişiler için de geçerli olacak mı? Eğer bunun cevabı hayır ise, Trump’ın özelliği neydi? Cevabı evet ise, ABD’li yayıncı ve komplo teorisyeni Alex Jones’un hesabının açılması talebini halkın adamı niye reddetti? Neden bunun için de bir anket yapmadı?

Elon Musk Alex Jones

Peki ya Twitter’da yapılacak değişiklikleri oylamaya sunmak ne kadar mantıklı? Benzer bir durum birçok kez bu konuda da yaşandı. Tweet düzenleme özelliği gelsin mi? Vine platformunu geri getirelim mi? Twitter’da hangi özelliklerin olmasını istersiniz? gibi… Kullanıcıların geri bildirimlerini almak güzel bir şey elbette. Ancak “en çok beğeni alan isteği hayata geçireceğiz” demek, bot hesapların bol olduğu bir platformda riskli bir iştir.

Her şeyi kullanıcılara sorarak halkın adamı rolünü üstlenmeye devam eden Elon Musk, bu gazla işi biraz daha ileri götürerek “Twitter koltuğundan kalkayım mı?” diye sordu kullanıcılara. Anketin sonuçlarına uyacağını da söyledi. Ancak bu kez işler istediği gibi gitmedi. 17 milyon kişi ankete katıldı ve %57.5’i “koltuktan kalk” dedi kısaca.

Elon Musk CEO anketi

Hemen akabinde yan çizmeler başladı tabii. Her saniye tweet atan halkın adamı -ne hikmetse- bir süre sessiz kaldı. Daha sonra ise ankete botların dahil olduğu, yani anketin manipüle edildiği iddialarına destek verdi. Gelen tepkilerin ardından ise CEO görevini yapacak birini bulunca ayrılacağını söylemek durumunda kaldı. Peki aynı botların diğer anketlerde de sonucu manipüle etmediğinden nasıl emin olacağız? Prof. Dr. Celal Şengör çıkıp “Zırva!” diye bağırsa yeridir…

Maşallah Hocam, İnşallah Hocam: Elon Musk Tarikatı ve Kedicikleri

Twitter’da Adnan Oktar’cıları, Andrew Tate’cileri, Donald Trump’çıları veya bir siyasi parti savunucularını ve kendi doğrularını nasıl savunduklarını mutlaka görmüşsünüzdür. Adeta bir tarikat gibiler. Bir benzerini de artık Elon Musk için görüyoruz.

Devletlü Elon’cuğuma bir eleştiri mi yapıldı? Kılıçlar kuşansın, kelleler alınsın… Eleştirinin konusu ne peki? Ne önemi var! Sonuçta adam halkın adamı, kural yıkıcı, geleceğimizin mimarı… Ne dese doğrudur…

Sürekli gündemde olmasının sebeplerinden biri, Elon Musk’ın kendi çizdiği halkın adamı portresiydi. Bir diğeri ise Elon Musk tarafından paylaşılan tweet’lerin tweet akışlarında öne çıkarılması oldu. Yani Twitter’ı ne zaman açsanız, karşınızda Elon Musk görüyordunuz. Durum farkedildikten sonra şikayetler artınca gündem oldu ve Elon Musk önce dalga geçti, sonra bunun düzeltileceğini belirtti.

Elon Musk tweetleri algoritma onceligi.

Bir diğer sebep ise Elon Musk’ın herhangi bir sıradan Twitter kullanıcısına bile yanıt verme potansiyeli. Bu durum ilginç bir oluşuma sebep oldu. Elon Musk’tan bir cevap almayı uman kullanıcılar, sürekli olarak Elon Musk’ın tweet’lerine cevap yazmaya veya tweet’lerinde kendisini mention’lamaya başladı. Elon Musk’ı savunan kullanıcıların sayısı arttığı gibi; eleştiri yapanlar da topa tutuldu, linç edildi. Çok ilginç bir çıkar-gündem tarikatı oluştu.

Sadece bunun üzerine bile düzinelerce makale yazıldı, haberler girildi… Bu tarikata bir isim de verdiler hatta: Musketeers. Kendisinin dünyayı kurtaracağına inanan Elon Musk müridleri…

O yüzden aman diyeyim, Twitter’da devletlü Elon’cuğumu eleştirirken iki kere düşünün. “Adamın sitesi, istediğini yapar”cılarla Musk tarikatı arasında telef olmayın…

Alternatif Arayışı ve Instagram v2

Peki Twitter’in bu can çekişine üzülen benim gibi kullanıcılar isyan etmekten başka ne yapacak? Elon sonrası Twitter’ın içine düştüğü bu durumdan memnun olmayanlar bir alternatif arayışına girdi, bu hepimizin gördüğü bir gerçek. Ancak bu alternatifler ne kadar alternatif?

Mastodon

Alternatif olarak gösterilen platformlardan biri Mastodon oldu. Açık kaynaklı bir platform olan Mastodon, her biri farklı sunucularda çalışan binlerce farklı sosyal ağa ortam sağlıyor. Ancak asıl sorun da bu: Kullanıcın içinde boğulacağı binlerce seçenek… Her şey sadeleşirken kullanıcıdan bu platformu benimsemesini istemek çok anlamsız. Arayüz kötü, sistem karmaşık, platformun bileşenlerine verilen isimler dahi havada duruyor. Geçiniz efendim.

Bluesky

Bir diğer seçenek olan Bluesky, belki de Twitter mağduru kullanıcılara en çok ümit veren platform oldu. Hem arkasında Twitter kurucusu Jack Dorsey’in olması, hem de yenilikçi bir çözüm olan merkeziyetsiz bir açık kaynaklı altyapıya sahip olması bunun sebeplerinden bazıları diyebiliriz. Diyebiliriz de… Başlangıçta birçok platformun yaptığı gibi davetiye usulü çalıştı. Aradan koca iki yıl geçti, değişen hiçbir şey olmadı. Bluesky potansiyel kullanıcılarına davetiye dilendirten bir platform haline geldi. Ne yazık ki. İlerde ne olur bilinmez tabii. Ama şimdilik, geçiniz.

Threads

Gelelim en çok konuşulan alternatife… Meta’nın Instagram üzerinden kullanıma sunduğu Threads platformuna. Twitter’ın can çekişmesi, Mastodon’un yetersiz kalması, Bluesky’ın davetiye dilendirtmesi derken Mark Zuckerberg fırsatı gördü ve Threads’i piyasaya sürdü. Twitter’a en çok benzeyen alternatif olarak kullanıma sunuldu.

Sadece 4 gün içerisinde 100 milyon kullanıcıya ulaştı. Ne kadar muazzam, değil mi…

Değil mi?

Değil. Çünkü Threads’in piyasaya bu kadar hızlı giriş yapması ve milyonlarca kullanıcı sayısına çok kısa bir sürede ulaşarak rekorlar kırması doğal bir sürecin sonucu değil. Bildiğiniz üzere Threads platformuna kaydolmanız için Instagram hesabınızın olması şart. Yani Threads, Instagram’a entegre edilmiş bir platform. Bu da Instagram kullanıcılarının saniyeler içerisinde Threads’e geçiş yapabilmesi anlamına geliyor. Ufak tefek kurnazlıklar…

Instagram ile kullanıcı tabanı aynı. Kullanıcı verileri aynı. Algoritma aynı. Eee? Şimdi Threads bir Twitter alternatifi mi oldu?

Herkesin eşit şartlar altında başladığı yeni bir platformda, görünür olma ihtimali de yüksektir. Herkes bu fırsatı yakalayıp hesabını büyütmek ve çokça takipçiye ulaşmak ister. Threads’te ise yeni platformların bu özelliği, sadece Instagram’da güçlü olanlara yaradı. Milyonlarca takipçisi olanlar, Threads’e görkemli bir giriş yaptı. Instagram fakirleri ise yine fakir kaldı…

Bunun sonucunda Twitter fenomenleri Threads’i kötüledi, Instagram fenomenleri ise Threads’in avukatlığını yaptı. Herkes nasıl işine gelirse öyle yorumladı tabii bu durumu.

Özetle; Twitter alternatifi olma iştahıyla yola çıkan Threads, Twitter görünümlü Instagram v2 oldu çıktı… Dolayısıyla, bunu da geçiniz

Bu arada kullanıcı alışkanlıklarını değiştirmenin öyle kolay bir iş olmadığını da söylemek lazım (bkz: Bir Bildiriminiz Var! – Dikkat Endüstrisi ve Alışkanlıklarımız). Kullanıcılara bunu yaptırabilmek için sınırları biraz zorlamak gerekiyor. Belli ki mevcut alternatifler bunu başarıp kullanıcıyı çekemeyecek; aksine Twitter bu kullanıcıları itecek gibi görünüyor.

Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer ♪

Devletlü Elon’cuğumuz Twitter’ı “X” adı altında (WeChat’e benzer şekilde) yavaş yavaş “Her Şeyin Uygulaması”na dönüştürmek istiyor. Bu Her Şeyin Uygulaması, her turistik yerde olan, kalitesiz ancak pahalı olsa da herkese göre bir şeylerin bulunduğu hediyelik eşya dükkanlarına mı dönüşür, yoksa gerçekten bilmediğimiz bir yaraya merhem mi olur, bunu zaman gösterecek.

Ancak müridlerinin söylediğinin aksine, Elon Musk eliyle Twitter’ın ve Twitter kültürünün bitkisel hayata girdiğini görmek beni gerçekten üzüyor. Çünkü bizim bildiğimiz Twitter, -diğer platformlara göre- baskıcı hükümetlere karşı daha dik duran, eksikleri ve yanlışları olsa da ifade özgürlüğü konusunda daha verici olan, daha özgürlükçü, daha canlı, daha gerçek bir platform.

Belki Twitter’ın bülbülü gerçekten ölür, anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğar. Belki Elon Musk dünyayı kurtarır [gülme efekti]. Belki üstümüzden bir kuş geçer ♪… Kim bilir…

Sağlıcakla kalın…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir