İrrasyonel İnsan Davranışı Kuantum Fiziği ile Açıklanabilir Mi?

Atom fiziğine de, profesörlüğe de lanet okumadan…

Birçok bilim insanının üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığı insan davranışı, irrasyonel olması ve klasik teorilere uymaması sebebiyle bir muamma olarak kabul edilir.

Matematiksel olarak bir karşılığı olmayan, olasılık teorilerine uymayan, belirsizliklerle dolu, tutarsız, düzensiz, mantıksız, ancak büyüleyici bir muamma

Bugüne kadar insan davranışları üzerine yapılmış olan çalışmalar, bazı insan davranışlarının tahmin edilebilir olduğu konusunda bize önemli veriler sunuyor. Nobel ödüllü Daniel Kahneman ve Amos Tversky gibi bilim insanları bu alanda çok önemli çalışmalar yapmış ve sosyal bilimlerde çığır açmıştır. Hatta davranış bilimi, davranışsal ekonomi gibi alanlardan bahsedildiğinde ilk işaret edilen ismin Daniel Kahneman olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Kahneman, Tversky ile birlikte davranış bilimi alanında birçok psikolojik araştırma yapmıştır. Buna göre belirsiz şartlar altında insan muhakemesi ve karar verme süreçleri ile ilgili oldukça önemli çıktılar elde etmiştir. En önemli ikisinden biraz bahsedelim.

1. İkili Süreç Teorisi (Dual-Process Theory): Zihnimiz, Kahneman’ın Sistem 1 ve Sistem 2 olarak adlandırdığı iki farklı işletim sistemine sahiptir. Sistem 1 hızlı, sezgisel ve zahmetsiz seçimleri temsil ederken, Sistem 2 kasıtlı, zor seçimleri temsil eder.

Sistem 1, farkında olmayacağımız kadar hızlı çalışan, bilinçsiz, duygusal ve otomatik sistemimizdir. Araba kullanırken, ayakkabılarımızı bağlarken, yoldaki su birikintisinin üzerinden atlarken, ezbere bildiğimiz bir rotada yürürken veya yakından tanıdığımız biriyle kolay bir şekilde sohbet ederken Sistem 1 çalışır.

Sistem 2, yavaş çalışan, kullanırken zihinsel enerji harcatan, karmaşık problemleri çözmeye çalışan, mantıklı sistemimizdir. Bir kalabalık içerisinde arkadaşımızı ararken, arabayı dar bir alana park etmeye çalışırken, uzun bölme işlemi yaparken veya önemli bir konuşmaya odaklanırken Sistem 2 çalışır.

Sistem 1 ve Sistem 2 Daniel Kahneman

Bunu, psikolojide Stroop etkisi olarak adlandırılan bir örnek üzerinden açıklayalım:

Stroop etkisi, uyaranlardaki uyumsuzluk nedeniyle bir görevin reaksiyon süresinde gecikmenin meydana geldiği bilişsel etkileşimin bir göstergesidir.

Stroop testinde katılımcılardan aşağıdaki sözcüklerin rengini sesli şekilde söylemesi istenir. Ancak beyin, sözcük ile yazının rengi arasında sıkışıp kalır, dolayısıyla cevap süreleri uzar ve genellikle hata yapılır (rengi söylemek yerine sözcük söylenir). Bu durum uyaranlardaki uyumsuzluktan kaynaklanır (siz de deneyebilirsiniz).

Stroop Testi

Kahneman ise bu durumu Sistem 1 ve Sistem 2 arasındaki fark ile açıklıyor. Buna göre Sistem 2, yazının rengini söylemek için çaba sarfederken; otomatik çalışan Sistem 1 daha hızlı davranarak sözcüğü okur.

Kahneman’a göre bu basit örnek, üretken ve pratik olmasına rağmen Sistem 1’in daha derin zihinsel işlemlere sıklıkla müdahale edebileceğini gösterir. Yani günlük karar verme sürecimizi beklenmedik şekillerde etkiler ve biz bunu engellemekte zorlanırız (çoğu zaman farkında bile olmayız).

Genellikle bu noktada iradenin özgür olup olmadığı tartışmaları yapılır. Dilerseniz konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum Dijital Dünyada Özgür İrade Bir İllüzyon Müdür? başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.

2. Beklenti Teorisi ve Kayıptan Kaçınma: Referans noktalarımızın ekonomik kararlarımızı etkilemesi ve kayıpların her zaman kazançlardan daha büyük olmasıdır.

Bunu da basit bir yazı-tura oyunu örneği üzerinden açıklayalım:

Diyelim ki ucunda bir para ödülü olan bir yazı-tura oyunu oynuyoruz. Eğer siz kazanırsanız ben size 100 dolar vereceğim. Ancak ben kazanırsam siz bana 50 dolar vereceksiniz. Bu oyunu oynamak ister miydiniz?

Muhtemelen cevabınız “hayır” olacaktır. Çünkü kimse durduk yere 50 dolar kaybetme riskine girmek istemez. Ucunda 100 dolar kazanma ihtimali olsa da…

Beklenen değer teorisi gibi temel ekonomi teorileri, kişinin bu oyunu oynaması gerektiğini söyler. Çünkü kazanma olasılığınız ile kaybetme olasılığınız aynıdır (%50) ve potansiyel kazancınız, potansiyel kaybınızdan fazladır (x2).

Ancak buradaki sorun, temel ekonomi teorilerinin insanların rasyonel varlıklar olduğu varsayımına dayanarak çalışmasıdır, ki bu doğru değildir. Özellikle Kahneman’a göre…

Sistem 1 ve Sistem 2 Daniel Kahneman

Kahneman ve Tversky’nin öne sürdüğü beklenti teorisi ve kayıptan kaçınmaya göre, bir şey kaybedildiğinde oluşan olumsuz etkinin büyüklüğü, aynı şeyi kazanıldığında oluşan olumlu etkinin büyüklüğündan daha fazladır. Çoğu kişinin yukarıdaki yazı-tura oyunundan kaçınmasının sebebi de budur.

Beklenti teorisi ayrıca, bir sorunu çözmek için kullandığınız referans noktasının o sorunu çözerken nasıl bir yol izleyeceğinizi etkilediğini söyler. Yani banka hesabında 50 doları olanın, 100 bin doları olana göre yukarıdaki yazı-tura oyununu oynama ihtimali daha düşüktür. Bu kulağa zaten mantıklı gelse de, insanı rasyonel bir varlık olarak kabul eden standart ekonomi teorileri bunu hesaba katmaz.

İnsanın İrrasyonelliği ve Belirsizlikler

Matematiksel açıdan klasik olasılık teorisinin kurallarına tam olarak uymayan şeyler irrasyonel olarak tanımlanır. İnsan davranışları da -Kahneman başta olmak üzere- birçok bilişsel bilimci tarafından bu sebeple irrasyonel olarak kabul edilir.

Bu irrasyonaliteyi bir başka örnekle açıklayalım.

Amos Tversky ve Eldar Shafir tarafından yapılan bir çalışmaya göre; dönem sonu sınavını başarıyla geçen öğrencilerin çoğu sınav sonrasında tatile gitmek istemektedir. Sınavı geçemeyen öğrencilerin de aynı şekilde sınav sonrasında tatile gitmek istediği bilinmektedir.

Klasik olasılık teorisine göre, başarılı olsa da olmasa da öğrencilerin sınav sonrasında tatile gitme ihtimali yüksektir. Yani sınav sonucu, öğrencilerin tatile gidip gitmeyeceğini etkilemeyecektir.

Ancak; yapılan deneyde, öğrencilerin sınav sonucunu öğrenmeden tatile gitmek istemediği gözlemlenmiştir.

Şöyle bir düşündüğümüzde, sınav sonucu endişesiyle tatile giden bir öğrencinin tatil boyunca bunu aklından çıkaramayacağını ve tatil süresini verimli geçiremeyeceğini hepimiz tahmin edebiliriz. Ancak klasik olasılık teorisi bunu açıklayamaz. Dolayısıyla öğrencilerin bu davranışı irrasyonel olarak kabul edilir.

Klasik olasılık teorilerine uymayan bu irrasyonaliteyi benzer şekilde bir başka alanda daha gözlemleriz: kuantum dünyasında. Peki insan davranışlarının gizemini kuantum mekaniği ile açıklamak mümkün mü?

Kuantumun Düzensiz Dünyası

Kuantum düzeyinde yaşanan olaylar da insan davranışlarında olduğu gibi düzensizdir. Klasik teorilerde -örneğin- sorulan soruların sorulma sırası cevapları etkilemez. Ancak kuantum fiziğinde cevaplar, soruların sorulma sırasına göre değişkenlik gösterebilir (sıra bağlılığı vardır).

Elektronların spinleri buna güzel bir örnektir. Elektronların spinlerini ölçerken önce dikey, sonra yatay yörüngede ölçüm yaparsanız elde ettiğiniz sonuç, bunun tersini yaptığınızda elde ettiğiniz sonuçtan farklı olur.

Kuantum sisteminde ölçüm işleminin kendisi bile sonuçları etkiler (bkz: Observer Effect, Çift Yarık Deneyi).

Kuantum düzeyde olduğu gibi insan davranışlarında sıra bağlılığı vardır. Bunu ise soruların sorulma sırasının cevapları değiştirip değiştirmediğini inceleyen 2002 tarihli bir çalışmadan biliyoruz.

Deneyde katılımcılara bir önceki ABD başkanı Bill Clinton’ın dürüst olup olmadığı konusundaki düşünceleri soruluyor. Daha sonra ise aynı soru başkan yardımcısı Al Gore için soruluyor.

Sorular bu sırayla sorulduğunda dürüst olduğunu söyleyen katılımcıların oranı sırasıyla %50 ve %60 olarak ölçülüyor. Sorunun sırası değiştirildiğinde (önce Al Gore, sonra Bill Clinton sorulduğunda) ise bu oran sırasıyla %68 ve %60 olarak ölçülüyor.

İnsan davranışlarındaki bu tutarsızlık, davranışların klasik olasılık teorisini ihlal etmesinden kaynaklanır. Ancak bu tutarsızlığın kuantum mekaniğindeki olasılığın işleyiş biçimine uygun görünmektedir.

Daha iyi anlamak adına, yukarıda verdiğim örneklerden ikisini (yazı-tura ve sınav sonucu örneklerini) birleştirerek konuyu pekiştirelim.

yazi-tura olasiligi

Yine yazı-tura oynadığınızı farzedin. Tura gelirse 200 dolar kazanacaksınız, yazı gelirse 100 dolar kaybedeceksiniz. Ek olarak size madeni parayı iki kez fırlatma şansı veriliyor, ancak ikinciyi atıp atmamak sizin elinizde. Şansınızı bir kez mi, yoksa iki kez mi kullanmak isterdiniz?

1992 yılında Cognitive Psychology dergisinde yayınlanan bir çalışma, tam olarak bu konuyu irdeliyor. Buna göre, ilk atışın sonucu ne olursa olsun katılımcıların çoğu ikinci atışı da gerçekleştiriyor. Eğer kazanırlarsa yine kazanmak, kaybederlerse de kayıplarını telafi etmek için.

Peki ilk yazı-turanın sonucunu bilmediğiniz durumda ikinci yazı-turayı yine de oynar mıydınız?

Asıl tutarsızlık tam olarak burada başlıyor. Zira yapılan deneyde ilk yazı-tura oyunun sonucunu bilmeyen katılımcıların çoğu, ikincisini oynamaktan vazgeçiyor. Yani sonucu kazanç veya kayıp olması farketmeksizin ilk oyunun sonucunu bilenler ikinciyi de oynarken; sonucu bilmeyenler ikinci oyunu oynamak istemiyor. Bir başka deyişle; belirli kayıp > belirsiz kazanç.

Kuantum dünyası da belirsizliklerle doludur. Bir elektronun belirli bir anda A noktasında ya da B noktasında olabileceği gibi, kuantum mekaniği de ilk yazı-tura atışının aynı anda hem kazanç hem de kayıpla sonuçlandığını varsayar (ünlü düşünce deneyinde Schrödinger’in kedisinin aynı anda hem canlı hem de ölü olması gibi).

Süperpozisyon olarak bilinen bu belirsiz duruma yakalanan bir kişinin nihai seçimi bilinmez ve öngörülemezdir. Kuantum mekaniği, insanların belirli bir kararın sonucuna ilişkin inançlarının (iyi mi yoksa kötü mü olacağı) genellikle nihai seçimlerinin ne olacağını yansıttığını da kabul eder. Bu şekilde, insanların inançları nihai eylemleriyle etkileşime girer veya dolanık hale gelir.

Atom altı parçacıklar da aynı şekilde dolanık hale gelebilir ve aralarındaki mesafe çok büyük olsa bile birbirlerinin davranışlarını etkileyebilirler. Örneğin, İstanbul’da bulunan bir parçacığın davranışının ölçülmesi, Tokyo’da dolanık eşinin davranışını değiştirecektir. Yapılan araştırmalar, psikolojide de inançlar ve davranışlar arasında benzer bir analoji kurulabileceğini bizlere gösteriyor.

Kuantum Biliş ve AQI

Kuantum dünyası ile insan davranışlarının tutarsızlık yönünden benzer yapıya sahip olması, bilişsel bilimci Jerome Busemeyer ve bazı bilim insanlarını da bu alanda çalışmaya yöneltmiştir. Bu alanda çalışmaya başlayan birçok bilim insanı, kuantum mekaniğinin klasik teorilere göre insan davranışını daha tutarlı bir şekilde açıklayabileceğini belirtmiştir.

Bu ilginç hipotez, kuantum biliş (quantum cognition) adı verilen yeni bir araştırma alanının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kuantum fiziği ile insan psikolojinin bir kesişimi…

Şimdiye kadar bu alanda yapılmış olan çalışmalar, bu hipotezi destekleyen çıktılar vermiş olsa da, bilim insanlarına göre net bir şey söylemek için henüz çok erken. Jerome Busemeyer, Xiaochu Zhang, Emmanuel Haven, Andrei Khrennikov gibi önemli bilim insanları, halen kuantum biliş alanında çalışmalarını sürdüyor. Ancak kuantum modellemesi ile insan davranışlarını açıklamak konusunda inançları tam.

Tabi bunun bir de erişimi kolay teknolojik araçlar ile son kullanıcıya ulaşması boyutu var. Yapay zeka teknolojilerinin zirve yaptığı günümüzde, bu teknolojiler tarafından insan davranışları her geçen gün daha gerçekçi hale geliyor.

yapay zeka

Günümüzde yapay zeka sistemlerinin rasyonel mi yoksa irrasyonel mi olduğu tartışması sürse de, çoğunun klasik teorilere dayanarak geliştirildiği ve öğrenme, değerlendirme, bağlam oluşturma, taklit etme gibi yöntemler ile davranış sergilediğini biliyoruz. Peki bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi yapay zeka sistemlerinin gerçek insan davranışları sergilemesini bekleyebilir miyiz? İşte bu sorunun yanıtı kuantum düzeyinde insan davranışlarını açıklayabilmekte yatıyor.

İngiliz Fizikçi ve Matematikçi Dorje C. Brody, Eylül 2023’te yayımlanan makalesinde buna Artificial Quantum Intelligence (Yapay Kuantum Zeka, AQI) adını vermiş (Kuantum Yapay Zeka, QAI ile karıştırılmamalıdır).

Brody, insan davranışlarının kuantum düzeyinde açıklanabilmesi durumunda, daha gerçekçi hale getirilmek istenen yapay zeka sistemlerinin klasik teoriler yerine kuantum kurallarını takip etmeleri gerekeceğini söylüyor. Tabi bunun iyi bir fikir olup olmayacağı da belirsiz

Sonuç

Daniel Kahneman başta olmak birçok bilim insanının bugüne kadar davranış bilimi ve davranışsal ekonomi üzerine yaptığı çalışmalar, ekonomiden siyasete, eğitimden pazarlamaya, topluluk yönetiminden sosyal & çevresel sorunların çözümüne kadar birçok alanda yeni fikirlerin ve alternatif çözüm yöntemlerinin oluşmasını sağladı.

İnsanın nasıl davranacağı bilgisine sahip olmak, bilgi sahibine aynı zamanda insanı yönetebilme imkanı da verir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar bu iştah kabartan bilginin hangi alanlarda nasıl kullanabileceği konusunda bizleri biraz da olsa aydınlatıyor. Öyle ki pazarlamadan siyasete kadar birçok alanda bunun iyi ve kötü örneklerini görebiliyoruz.

Söz konusu kuantum kuralları ile irrasyonel insan davranışını anlayabilmek olduğunda ise yolun henüz çok başında olduğumuzu söylemek mümkün. Belki de bu yaklaşım ile zaman içinde tutarsız davranışların ardındaki nedeni, kusurları ve düzensizliği anlayabileyecek noktaya gelebiliriz, kim bilir…

Sağlıcakla kalın…

Faydalandığım kaynaklar ve ileri okumalar:


2 yanıt

  1. Tebrikler 👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir